Demokratik teamüller
çerçevesinde seçimle iktidara gelmiş bir partiyi/başkanı iktidardan indirmenin
tek yolu (demokratik olacaksa) yine seçimlerdir.
RTE 1994 de
başlayan seçim kazanma serüvenini bu güne kadar getirdi...Öncesini saymayıp,
2001 de kurulan AKP ile beş genel seçimi,üç yerel seçimi,bir anayasa
reformunu,bir cumhurbaşkanlığı seçimini üst üste kazandı.
Bunun nedenleri
konusunda bir çok şey ileri sürülebilinir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
izlenen politikalar, askeri vesayetleri v.b sayabiliriz.
Bunların
yanında RTE/AKP nin demokrasiye dair vaatleri,Türkiye'nin kangrenleşmiş
sorunlarına ait çözüm önerileri önemli rol oynamıştır...
2002 den
sonra demokratikleşme , başat sorunlara yaklaşımı, ekonomik istikrar,alt yapı
ve sağlık gibi alanlardaki hamleleri seçim kazanmalarının yolunu açmıştır.
Burada
muhalefetin beceriksizliğine büyük bir parantez açmak gerekiyor
RTE/AKP nin
seçim kazanması her şeyi doğru yaptığı, temiz kaldığı anlamına gelmiyor.
Dolayısı ile 14 yıl içinde bir iktidarın yaptığı hatalar sonucu yıpranmaması mümkün değildir.
Ancak bütün
bu süreci fırsata çevirebilecek bir muhalefetin olması gerekir.Sadece
eleştiren,laf yetiştiren,iktidarın belirlediği gündemin tuzağına düşen bir
muhalefet anlayışı iktidara bile yaklaşamaz ve yaklaşamamıştır da...
Muhalefete
düşen; İktidarın yanlışlarını eleştirirken hedef olarak daha geriyi değil,daha
ileriyi göstermesidir.
Ne yazık ki;
Muhalefet sorunları çözmek, ileri bir demokrasiyi kurmak yerine statükoyu
savunur durumdadır.
Hem yeni
anayasa isteyeceksiniz hem de anayasanın ilk dört maddesini kırmızı çizgi
olarak ilan edeceksiniz.
"Kürt
sorununu ancak biz çözeriz" iddiasında bulunacaksın, diğer taraftan Kürtleri ve diğer halkları
yok sayan,mevcut durumu tek ırk ve tek ideoloji üzerinden tarif eden anayasanın
ilk dört maddesinin devamını varlık nedenin haline getireceksin.
Bir taraftan
akan kanı eleştireceksin, diğer taraftan " terörist başı" ile
görüşülmesini ihanet olarak ilan edeceksin.
Sadece bu
iki konu bile muhalefetin geleceğe dair hiç bir umut vermediğini gösteriyor ve
halk da bunu görüyor.
Burada
"taş taş üstünde,baş baş üstünde" bırakılmasın diyen MHP'yi
tartışmaya bile gerek olmadığı açık.
HDP'nin
savaşan bir yapının vesayetinde olmasının getirdiği açmazları diğer bir yazıda
ele almak gerekiyor.
Gerek siyasi
parti olarak,gerekse tek-tek bireyler olarak muhalif olanların RTE
düşmanlığının ötesinde geleceğe ve sorunların çözümüne dair bir şey üretememeleri
RTE/AKP 'yi güçlü bırakan unsur olarak gözükmektedir.
Geleceğe ve
çözüme dair elinizde bir şeyiniz yok ise, umudu demokrasi dışı faktörlere
bağlamanız kaçınılmaz olur. Bu gün her türlü muhalefetin umudu demokratik
yollardan çok demokrasi dışı yollara (Putin'e,Obama'ya,Razzab'a,Fetullah'a,TSK'ne,TIR'lara,Gül'lere)
kaymış durumdadır.
Böylesi bir
muhaliflikle RTE/AKP'nin elinden iktidarın alınması hayaldir.
Öyle
gözüküyor ki; RTE/AKP "kendi ayağına sıkmadıkça" muhalefetin iktidar
olması ufukta gözükmüyor.
Son
zamanlarda RTE "kendi ayağına sıkma" emareleri göstermektedir.
Askeri
vesayeti ortadan kaldırmak için yola çıkan RTE/AKP bu konuda da önemli adımlar
atmasına rağmen süreci
"kumpas"a kurban etti...Darbecilere gelecekte
cezalandırılamayacakları konusunda umut verdi.
12
Eylülcülerin yargılanması konusunda da önemli bir aşama kat edildi ama dört
generalle sınırlı kaldı.
Faili
meçhuller meçhul kaldı.
Dün "milliyetçiliği
ayaklar altına alıyorum" derken, bu gün milliyetçiliğe umut bağlar konuma
gelinmiştir.
Dün
"Kürt sorunu benim sorunumdur" derken, bu gün " Kürt sorunu
yoktur" noktasına gelinmiştir.
Dün Apo ile
görüşmenin yasal zeminini hazırlayıp,masalar kurulup görüşmeler
sürdürülüp,ölümlere engel olunurken, bu gün görüşmeler de, çözüm süreçleri de
buzdolabına kaldırılmış ve binlerle ifade edilen ölümlerin yolu
açılmıştır...Burada PKK'nin büyük günahlarını görmemezlikten gelmemek lazım
gelir ama,hükumetin bir yolunu bulması beklenirdi.
Örnekleri uzatabiliriz...Şurası açık: RTE/AKP patinaj yapıyor...Yönünü halktan çok devlete
çevirmiş gözüküyor...Devletle bütünleşmek,devletleşmek halktan uzaklaşmak
demektir ki; bu da kaybetmenin başlangıcını oluşturur...Ecevit de,Özal da böyle
olmuştur...
Tartışma
götürmeyen gerçek şudur: İktidar yanlışlarını görür,Türkiyeyi ileriye götürecek
anayasa,yasa ve uygulamaları hayata geçirebilir ise,2023 hedefine ulaşabilir.
Aksi taktirde yolun sonu gözükebilir.
Aynı şeyler
muhalefet için de geçerlidir. İktidar olmayı hedefliyor ise,sorunların çözümünü
sağlayacak ileri demokrasiyi tüm samimiyetleriyle savunmalı,demokratik yolları
esas almalı,demokrasi dışı yöntemlere umut bağlamayı bırakmalıdır.
Demokrasi
dediğimiz şey,canlı bir şeydir.Dünün kalıpları bu güne dar geldiği gibi,bu
günün kalıpları yarına dar gelecektir. Bunu görebilen iktidarın sahibi
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder