Ne yazık ki,
bir çok konuda olduğu gibi, son anayasa paketine karşı gelirken de içeriğinden
çok biçim ve kişiler üzerinden tartışıyoruz...
Dünyada ilk
anayasa İngiltere'de 15 haziran 1215 tarihinde imzalanan Magna Carta olarak
kabul edilir.Osmanlıda ise ilk anayasa 23 aralık 1876 tarihinde Kanun-i Esasi
olarak yürürlüğe girer.
O günlerden
bu güne kadar dünyanın ve ülkelerin özgün koşullarına uygun olarak bir çok
model anayasa metinleri hazırlanmıştır.
Türkiye'nin
talihsizliği 1921-24 anayasasının dışındaki tüm anayasaları askerlerin çıkarmış
olmalarıdır.
Türkiye'nin
baştan aşağı yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu herkes dile getiriyor.Ancak
mevcut meclis aritmetiği buna olanak vermiyor.Bu gün gelinen noktada AKP ve MHP
nispi değişiklik için bir araya gelmiş bulunuyor.Bu nispi değişikliğin özünü
Cumhurbaşkanlığı/Başkanlık meselesi oluşturmaktadır.
Hemen şunu
söylemeliyim: Dünya hızla değişiyor...Türkiye'nin değişen bu koşullara uyan bir
anayasaya ihtiyacı vardır.Aksi taktirde eski yöntemlerle yeni Türkiyeyi
yaratamazsınız.Bugün TBMM de görüşülen yeni anayasa paketi de bu ihtiyaçtan
doğuyor.
Hızlı karar
alma,etkin ve özgür yürütme!...Yürütmenin programını hayata geçirmesinde ayak bağı olacak yapıların bu
işlevine engel olmak!...Mesela;Bürokrasi ve siyasallaşan yargı gibi...
Yeni anayasa
paketine hangi noktalarda itiraz ediliyor?
1-"Tek
adam yönetimi geliyor" deniliyor.Her şeyi meşruiyet üzerinden tartışmak
gerekir. Yeni sistemde Başkanı/Cumhurbaşkanını halk seçiyor.Bunun kötü tarafı
var mı? Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı yürütmenin başı oluyor.Zaten mevcut
anayasada da böyle...Bir çok ülkede olduğu gibi başbakanlık kalkıyor.İki
başlılığa son veriliyor.Bu da işlerin hızlı yürümesini beraberinde
getiriyor.Bakanların milletvekilleri dışından seçilmesi parti baskısını ortadan
kaldırıyor.Milletvekilleri ülkenin yönetileceği yasaları
çıkarmak,Cumhurbaşkanını,bakanları denetlemek,onların bütçelerini
onaylamak,önerge ve sorularla onları denetlemek gibi çok önemli görevleri
vardır.Cumhurbaşkanı meclisin çıkardığı yasalara aykırı kararname çıkaramaz..."Tek
adamlılık" burada bitiyor...
2-"Cumhurbaşkanının
meclisi fes etme yetkisi vardır,bu doğru değildir" deniyor...Cumhurbaşkanı
meclisi fes edebilir ancak o andan itibaren kendisini de fes etmiş sayılıyor...Yeni
seçim hem meclis için hem de Cumhurbaşkanı için yapılmak zorundadır.Kaldı ki;
Mecliste kendisini ve Cumhur başkanlığını belli bir çoğunlukla fes edebilir.Kendi
görevine son verip,halkın iradesine başvurmanın neresi yanlış yada diktatörlük?
Meşruiyete inanmayanların,sürekli üniformalı-üniformasız darbecilerden medet
umanların böyle düşünmeleri normaldir.
3-"kuvvetler
ayrılığı rafa kaldırılıyor" deniyor.Kuvvetler ayrılığı meselesi, henüz
"devlet","toplum" farkının ortaya konulmadığı 1740
yıllarında,o günün koşullarına uygun olarak Montesquieu tarafından öneriler bir
yönetim biçimidir.Aynı Montesquieu şöyle demektedir:" Kanun koyucunun asıl
görevi mevcut durumu aynen korumak değil,gerektiğinde toplumun lehine
değiştirmektir"...Yani yönetim biçimleri bir üst yapı olarak toplumun
sosyo-ekonomik ve kültürel alt yapısı tarafından biçimlendirilir.Ne dünya 1920
lerin dünyası,ne de Türkiye...Bu günün sosyo-ekonomik ve kültürel alt yapısı
yeni yönetim biçimlerini dayatmaktadır.
4-"Yargı
bağımsızlığı yok ediliyor" deniliyor.Yargıçlar dahil herkesin meclisin çıkardığı yasalara uyma zorunluluğu
vardır. Kendi içinde siyasallaşarak,kendi üst yönetimini (HSYK,AYM,YARGITAY,DANIŞTAY)
seçen bir yapının bağımsızlığından bahsedilebilinir mi? Yasamanın ve yürütmenin
önünde nasıl bariyerler oluşturduklarını yakın tarihimizde izlemedik mi?
Dünyanın bir çok ülkesinde yüksek yargı üyeleri, doğrudan halk tarafında seçilmiş olan
Cumhurbaşkanı ve Meclis tarafından seçilmektedir. Bu da meşruiyetin ta kendisidir.
5-"Partili
Cumhurbaşkanı" meselesi...Bu konuya uzun-uzadıya girmeye gerek
yok...Atatürk ve İnönü yıllarca hem Cumhurbaşkanı oldular hem de CHP nin genel
başkanı...
Dünyadaki ve
Türkiye'deki gelişimi,değişimi göremeyenlerin çıkardıkları gürültü,yaratıcı
düşünce yeteneklerini yok etmektedir...Bu aynı zamanda kendine güvensizliğin
ifadesidir: Ey muhalefet edenler! Halka ve tezlerine güveniyorsan, referandumda
anayasa taslağını ret edersin,olmadı Cumhurbaşkanı ve meclis seçimlerini kazanıp bu taslağı çöpe
atarsın.
Bizden
söylemesi...