BARIŞIN DİLİ DE BARIŞÇIL OLMALI
Bunca kan dökülürken, bunca can kaybedilirken “barış” sözcüğü dillerden düşmüyor. Herkesin barış istediği yere bir türlü barış gelmiyor. Bunda bir gariplik var. Çünkü, çatışmanın gerçek nedenini ortadan kaldırmaya niyet etmiyoruz. “Barış” derken bile “savaş” dili kullanıyoruz. Dillerde “barış” ama, kafada ve yöntemlerde şiddet var. Bu türden kişiler, kurumlar, partiler akan kanın bir an önce durması için çözüm üretmek yerine, mevut durumu siyasi karşıtlarını hırpalama fırsatı olarak görüyorlar. Parlamenter yollar esas alınıp silahlar bırakılmadıkça barışın gelmesi zor. Artık “eller tetikten çekilmeli, silahlar susmalı” aşaması geride kalmıştır. Kalıcı bir barış için taraflara düşen görevler nettir. Hükumetler ve parlamento Kürtlerin eşit vatandaşlık haklarını anayasal güvenceye almalıdırlar. PKK de koşulsuz silah bırakıp demokratik yolları esas almalıdır… İşte o zaman barış gelir ve işte o zaman HDP çok büyük güç kazanarak Türkiye partisi olur…Tepede eli silahlılar varken ve her eylemine,söylemine müdahale ediyorken, Türkiye partisi olmak,barışa ve çözüme katkı sunmak mümkün değildir.…
Duygulanıyoruz, içimiz yanıyor ama bu gerçekçi davranmamıza engel olmamalı. Duygularımız değil, aklımız bize yol göstermeli…Yoksa, “yaşasın barış”, “biji aşiti” sloganları bize barışı ve çocuklarımızı bağışlamayacaktır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder