15 Temmuz 2015 Çarşamba

İŞKENCE GÜNLERİNDEN NOTLAR/ DİYARBAKIR-10

direniş günlerine yaklaşıyoruz....


...5'koğuşa "hoş geldin dayağı" ile bırakıldım..tanıdık olarak Kenan Akgün'ü görünce sevindim...öpüştük,sarıldık...koğuş sorumlusu Osman Lokumcu(DEV-YOL) bana bir yer gösterdi...koğuş yaşamı 36. koğuştan farklı değildi...burası koğuş olarak inşa edildiğinden daha küçük...doğal olarak,kalan insan sayısı da azdı...sanırım 20-25 kişi kalıyordu...dolayısı ile ilişkilerde de daha sıcaktı...çay molasındaki sohbetlerde İsfendiyar Eyyüpoğlu'nun da bu koğuşta bir gün kaldığını,sürekli işkence yapıldığını ve götürülüp bir daha getirmediklerini anlattılar...oldukça kaygılanmıştım...sonra mahkeme dönüşü haberlerde 35.koğuş olarak anılan hücrelere götürüldüğünü duyunca rahatladım...5.koğuştaki İhsan Şener yıllar sonra gönderdiği e-mailinde olayı şöyle anlatıyor:
"Saygıdeğer DOKTORUM!
Gruba üye olduğum günden beri yazılara ilk göz attığımda hep senin ve İsfendiyar abenın yazıları varımıdır diye göz atıyordum. Bazen gruba yazı yazan Tacettin Dağcı adlı bir üyenin soyadına hep gözüm takılıyordu. Ama son günlerde yazılara
hız vermişsin. Hayır ola laf aramızda ne oluyor böyle yoksa.......... Haydi, sen 5'cı
koğuşa gelirken, sana hiçbir zaman unutamayacağım bir anımı hatırımda iken anlatayım. İsfendiyar abe, 5’ci koğuşta kaldığı tek bir gün dahi olsa o günün tek bir saati işkencesiz geçmedi. Kıştı havalandırma kar doluydu. Kar olduğu içinde hep iç eğitim yaptırıyorlardı. İsfendiyar abe yi karlarda süründürerek işkence yapıyorlardı ona. Kısa aralıklarla onu içeri getiriyorlardı. Getirdiklerinde ben onun ellerini elimin içine alarak ovalayarak sıcak nefes veriyordum.Ona yapılan bu işkence seansları hibir zaman unutmadım. Bir keresinde Koğuş sorumlumuz, Osman LOKUMCU beni uyarmıştı gardiyanlar görürler diye. Kendisini terslemiştim. Zavallı Osman oda bizim yüzümüzden çok dayak yitiyordu. Ertesi gün Isfendiyar'ı mahkemeye götürmüşlerdi. Götürürlerken gardiyan ona öğlen yemeğini bırakmaması için Osman’ı birkaç copla hediyelemişti. Yemek geldiğinde de


Osman’a onun için ekmek saklamamızı istedim Isfendiyar abe mahkeme gelişinde yine kan revan içindeydi.içeri girer girmez ona ekmeğini vermiştik.gözetleme deliğinden görünmemesi içinde mazgalın karşısında kendim ayakta idim. Ama bir iki lokmadan sonra onu tekrar götürdüler. Gidiş o gidiş 1986-87 di yılıydı sanırsam çok kısa olarak onunla görüşmüştüm"
bir gün gardiyan sadece beni dışarı çıkarttı...4-5 gardiyan daha gelerek beni dövmeye başladılar... bir tanesi parmaklarımı bir araya toplayıp eliyle tuttu... diğeri kalas denilen sopayla bütün gücüyle vurdu... tırnaklarım ikiye katlanmıştı... parmaklarımın ucundan kalbime sürekli hançer sokuluyormuş gibi acı duyuyordum... kan revan içinde beni koğuşa attılar...arkadaşların hepsi benimle ilgilendi...gömleklerini yırtıp elimi sardılar...acıya dayanamıyor,gözyaşlarıma engel olamıyordum...aylarca arkadaşlar yemeğimi yedirdiler,tıraşımı yaptılar...PKK davasından Haşan Pokerli'nin emeklerini unutamam... daha önce de İsfendiyar’a benzer muamele yapıldığını düşününce bizi itirafçı yapmak istediklerini düşünmeye başlamıştım...2001 yılında beraber çalıştığım arkadaşlarla yemeğe gitmiştik...sohbetin koyulaştığı bir anda,bir adam yanıma geldi,oturdu,elimi avucuna alıp tırnaklarımı ağlayarak öpmeye başladı...hepimiz şaşkınlık içinde adama bakıyoruz...deli zannettik...adam ayağa kalktı,kendini tanıttı ve 5. koğuştaki o tırnak olayını anlattı...Haşan Pokerli idi...biri birimize sarıldık...duygusal anlar yaşıyorduk...masadaki bütün arkadaşlar ağlamaya başladı...sevgili Haşan hala unutmamıştı...
daha önce söylemiştim.idare her koğuşta ispiyoncu bulmaya çalışırdı...5.koğuşta da Dicle'li Kaymakçı lakaplı,bizden oldukça yaşlı biri bu görevi yerine getiriyordu...Hüseyin Deniz ile bu adamdan kurtulma planları
yapmaya başladık...koğuşumuzda sanırım TKP-ML davasından yatan.soruşturmalarda deliren,İbrahim adında bir arkadaş vardı...İbrahim kendini doktor sandığı için benimle arası iyi idi...Sevgili meslektaşım deyip,bir sürü saçmalıklar anlatırdı...en hassas olduğu konu annesi ile kız kardeşiydi...kural falan dinlemez,idare de ona karışmazdı...Hüseyin ile planımızı yaptık...İbrahim çay molasında,yeni teori teorilerini anlatmaya geldi yanıma..."ya İbrahim,ben çok üzülüyorum.çünkü;şu Kaymakçı senin annen ve kız kardeşinle çok güzel günler geçirdiğini söyleyip duruyor" dedim...İbrahim kundurasını eline alıp,ispiyoncunun kel kafasına vurmaya başladı...adamı fena halde dövüyor...kimse müdahale etmiyor...bağırmalar üzerine gardiyan geldi...Kaymakçı bu koğuşta kalamayacağını,buradan alınmasını istedi...böylece ispiyoncudan kurtulmuş olduk...
bazı farklar olmasına rağmen, bütün koğuşlarda uygulamalar aynı idi...5. koğuşta ki fark ise;alt kattaki 4. koğuştan kaynaklanmaktaydı...burası veremlilerin koğuşu olarak anılıyordu...öyle miydi bilmiyorum...bu koğuşun kanalizasyon kapağı bizim havalandırmaya açılıyordu...aynı havalandırmaya farklı zamanlarda çıkarılıyorduk...gardiyanlar" hepinize veremi bulaştıracağız" diyerek,her birimizin kafasını birer- birer kanalizasyona sokarlardı...sonradan vereme yakalanan oldu mu bilmiyorum...
örneğin;6. koğuştaki farklı bir uygulamayı Mehdi Zana Vahşetin Günlüğü kitabının 65. sayfasında şöyle anlatıyor (gardiyanlar saldırır,döverek pantolon ve donlar çıkartılır, "domalın ulan"...zorla domaltırlar.domaltıldıktan sonra yakılmış sigaralardan herkesin makatına birer tane yerleştirilir, ve bütün koğuşa,koğuş içerisinde
domaltılmış vaziyette tur attırılırdı. kıçlardan da dumanlar çıkarak tur attırırlarken,gardiyanlar ellerinde kalaslar,seyreder dururlardı)
çoğunluğu idamlıklardan oluşan,35. koğuş denilen hücrelerde kalanlar nispeten daha iyi durumdalar...çünkü;l ocak 1981 yılında başlayıp,aralıklarla devam eden direnişlerden gelen kazanımlara sahip çıkıyorlardı..bizden önce 1 ocak 1981 tarihinde açlık grevi kararı alınmış.l şubatta ölüm orucuna dönüştürülmüş,mart ayında bırakılmış.21 mart 1982 newroz günü Mazlum Doğan işkenceleri protesto etmek için kendi canına kıyıyor.18 temmuz 1982 de daha önce direnişi bırakan Ferhat Kuntay,Mahmut Zengin,Necmi Öner,Eşref Anyak kendilerini yakarak yaşamlarına son veriyorlar.14 temmuz 1982 de ölüm orucuyla yeniden direniş başlatılıyor.7 eylül Kemal Pir,12 eylül Hayri Durmuş,15 eylül Akif Yılmaz,17 eylül 1982 de Ali Çiçek yaşamını bitiriyor...idare bazı tavizler veriyor.ancak,bu tavizleri diğer koğuşlara uygulamıyor, bunu fark eden 35. koğuş yeniden direniş başlatma kararı alıyor...daha önceki direnişlerde siyasi guruplar arasında birliktelik sağlanamadığı için başarılamamış...bu kez bütün siyasi guruplar direnme konusunda hem fikir...düşman ortak...direnmekten başka çare yok...
35. koğuştakilerden bazıları 1 eylül 1983
de ölüm orucu kararı alıyor ve 5 eylülde bütün koğuşların direnişe başlaması isteği mahkemeye çıkanlara iletiliyor..
evet 5 eylül günü gelmişti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder